Son Yazılar
Anasayfa / Serbest / Raptiyeli Asfaltımızdan Sevgiler

Raptiyeli Asfaltımızdan Sevgiler

Maruz kalmadan şerefsizliği öğretiyorlar sana, kaybetmeden de onursuzluğu…

Sen sırf bu yüzden başına neler gelebileceğini bilerek yaşayıp durursun. “durursun” diyorum, çünkü seni bir Müslüman olarak, dünya hayatının bir yerlerindeyken durmaya zorlarlar. Durdun mu? Durduysan, müşriksiniz efendim, okumayı bırakınız lütfen…

“şimdilik” demelerimiz bundan, şu an halen şerefli ve onurlu, yerli ve yurtlu yaşıyor oluşumuzdan. Belki de bir korku aynı zamanda “şimdilik” dediğimiz şey. Şimdiyi şeyleştirdiğim için cürretimi bağışlayın, acım var, derdim elim, mazur görün efendim… Şimdinin geçecek olma bilgisi, onursuz ve dahî şerefsiz bir hayat ihtimalini bırakır kollarına…

Biz dostum, merhametli bir milletiz. Kollarımıza bırakılan bir veled-i zina da olsa bırakmayız, bizden düşmesine müsaade etmeyiz onun. Biz kollarımızda bize bırakılan veled-i zinaları da besleriz. Bu ülkede üç tür insan baş gösterir. Birinci gruba dâhil olanlar, o veled-i zinayı ülkemizin kollarına bırakılmasını meşrulaştırmak için her türlü apolojiyi yapan ve karşı çıkanları da vatan haini ilan edenlerdir. İkinci gruba dâhil olanlar, bunu dinlerine sığdırmaz ve kollarını açmaya dahi yeltenmeyecek radikal insanlardır. Buraya kadarki gruplara dâhil değilim, üçü söyle diyorsunuz. Üçüncü gruptan olanlar ise, onu kollarında büyütürler, sosyal dinlerine uygun olmadıklarını bilirler ve bunu, buna rağmen yapmayı bir marifet addederler. Bu da olmadı mı? Olmamasına sevindim. Gruplara dâhil olma çabanızı terk edin artık, görmüyor musunuz bir yere ait olmak pahasına kollarımıza bırakılanın neliğini sorgulamıyoruz? Kim bıraktı, niçin bıraktı ve biz niçin yıllardır bu çocuk yüzünden kardeşlerimizle kavgalar ediyoruz? Artık sormayışınıza tahammül edemiyorum dostlarım… dost derken yüreğim titriyor, bu titreyiş beni utandırıyor, sizden emin olamamak beni utandırıyor…

 

23 yaşındaydım. Annemin kızmasına rağmen misafir odamızda darma dağın sosyoloji çalışıyordum. Fakültedeki arkadaşlar bana “küçük Banu” dedikleri için mi? sanmıyorum. Artık diğer bütün dersleri kerhen çalışıyorum. Yan odada geçen sene aldığımız dev LG plazma var, kışın misafirimiz olur bizim, bu seneki dedem -hep toprak koktuğunu söylerim ona-. Kışın doğuda hayat olmaz, kendimizce yaşlılarımızı ülkemizin batısında hayata çekiyoruz, ne hayat ama!  annem babasını karın içinde düşününce uyuyamıyor. Beş vakit namaza gider dedem, o giderken yolcu eden, gelirken karşılayan olur mu diyor. Allah insanı belki de sırf evlat sahibi olmayı tatsın diye yaratmıştır, bazen gerçekten böyle olduğunu düşünüyorum. Dünyada sadece soyunuzla var olabiliyorsunuz değil mi? Evlatlar, torunlar, etbaüt-torunlar…

Toprak kokusu önemli bir metafor, es geçmeyin. “inna lillah.. ve inna ileyh…” yemin ederim sırf bu ayeti yaşıyor olmak Müslüman olmaya yetecektir. Sırf şu ayetin felsefesini idrak edebilmek, her birimizi bir “insan” kılmaya yetecektir. Çünkü insan üzerinden toprak kokusunu atmaya başladı mı halkamızdan ayrılır. Toprak kokan insanların gözlerine iyi bakın,  onlar artık aramızda yoklar…

Dedem, TRT 3’ü izliyor. Bir genç vekilin sesi, tanıyorum bu sesi, bir keresinde “abi” diye hitap etmiştim, avukattı. “100 metre ötemizde bomba patlıyor” diye kürt partisine bağırıyor meclis kürsüsünde.

Bu ülkede en kolay “her an her yerde bomba patlayabilir” korkusuna gebe kalanlar yaşayabilir. Cümleyi yanlış kurduğumu sanmayın. Eğer yanlış kurduğumu aklınızdan geçirdiyseniz, her an bu ülkeyi tehdit altında kalmamak adına terk edebilecek hainlerle paylaşmanın verdiği güvensizlik duygusunu, raptiyeli bir asfaltta inadına yürüme duygusunu hiç tatmadınız demektir. Ne teşbih ama! Raptiyeli asfalt! Hadi canım ben de…

Siz hiç şu dünya hayatında “neden her şeye isyan ediyorsun” diyenlerin sizi bir an bile anlamayacak olmalarının verdiği korku ve “ya anlarlarsa” demenin yaşattığı ümit arasına sıkışıp kaldınız mı? Allah’ım, Akif’i anlamak ciğerimi solduruyor, bazen onun dizlerinde ağlamak istiyorum. Tam bir dayanıksız kız talebi dimi. Allah’ım elhamdülillah ki Akif’in dizlerinde ağlamak istiyorum.

Milyon tane gençlik tanımlaması yapılmıştır. İsmet Özel’inkini bunlardan istisna tutuyorum. O tanımlamıyor, onun yaptığı başka bir şey, onun yaptığını da ben tanımlayamıyorum…

Bence bugünün Türkiye’sinde gençlik: bir bomba var diye yolundan dönmeyecek olanlara şamil bir söz olmalı. Böyle bir söz olmalı ki laf olarak kalmasın. Siz o özgüveni, o başı dikliği, o mağrurluğu bilemezsiniz. Cennete gideceğinden emin olan insan yapar bunu ancak. “her halde Allah, varlığımı mazur görür” der. “herhalde Allah, bizim asıl derdimizin dünya hayatında bizi rahat ettirecek olanların değil de O’nun gözüne girmek olduğunu anlar” der. Tüm bunların altında Allah’la aralarında nazlı muhabbete olan güven, teslimiyet vardır. Sonra, “herhalde” dediği için kızar kendine, “ben Allah’ın bana bahşettiği hissiyata şerh düşmeye nasıl cüret ederim” …

Biz, dostum… Allah’la yaşarız… Sizden birileri de buna ya şerh düşer ya da karşı çıkar… Karşı çıkanlar zaten sizle muhatap olmaz, şerh düşenlerden korkun!

Zeyneb Hülya Aytulum

 

Hakkında - Zeyneb Hülya Aytulum

Check Also

Bir Kar Duâsı

Zorluğuna rağmen, rahmettir kış. Zahmetinde huzur kılınan, rahmet mevsimdir kış… Masumiyetin, rahmet ile marifet kılındığı, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.