Son Yazılar
Anasayfa / Serbest / Biz Birbirimizle Uğraşma Lüksüne Sahip Değiliz…

Biz Birbirimizle Uğraşma Lüksüne Sahip Değiliz…

Adettendir, eli kalem tutmuş ağabeylerimiz gündem vitesi boşa attı mı kendi bacılarını yazmaya başlarlar. Dur ağabeyciğim dur “sen hayırdır” demek için yazmak istedim. Bunu bir eleştiri yazısı olarak düşünmeyin, yanlışlarım varsa da eleştirileri kaldıracak olgunluğa sahip olduğumu söylemek isterim.  Şalından saçı gözüken huqqa kızlarından tutun, pür tesettür ihh kızlarına kadar her kesimi tanıyan biz, bizim hakkımızda fikir sahibi olan siz! Müsadenizle sizlere fikrinizi(!) sorgulatmak isterim.

Öncelikle teşekkür ederim. Bizleri her türlü genellemeye maruz bırakıp, fordis üretim sisteminin 90 kuşağı muamelesi yaptığınız için minnettarız. Bu sayede bizlerin asla kendilerini geliştirme, farklı olabilme, farklı düşünme gibi istekleri olmayacak.  Hayat vizyonumuz sayenizde o kadar belli ki; biri bir yerden farklı bir nefes almaya görsün… çok kalmaz başlarsınız yazmaya. Bu yazıyı kimseyi eleştirmek için yazmıyorum. İsimlere, olaylara değil olgulara ve bırakılan algılaradır sitemim. Ve yazıyı okuyan herkesten de temennim şudur: kimin yazdığına değil, ne yazıldığına ve neden yazıldığına bakın. Zira bizim camianın egosuna ters düşer bilirim, hazmedemezler. her fırsatta eleştirdikleri, kendi camialarından bir kız çıksın ve bir şeyler yazmak istesin ve onlar da kalkıp tenezzül edip bunu okusunlar. Beyler, bizi biraz şaşırtın, biz sizin düşmanlarınız değiliz.

Malumunuzdur, geçtiğimiz günlerde İsmail Kılıçarslan’ın “neşeli dindar kızlar, mutsuz İslamcı delikanlılar” diye kendisinin de tam olarak ifade edemeyeceğini bildiği halde kaleme aldığı bir yazıya şahit olduk. Kedisiyle tanışmadım fakat herkesin İsmail Abi diye hitap ettiği bu abimize maalesef can-ı gönülden katılmayacağım. İşime gelmez miydi? Mevzu tam da burada başlıyor işte. Neden ailemizin kutuplaştırılması ve her kutbun kendini müdafaa etmesinin sağlanması işimize gelsin ki? Ben bu yazıda sezarın hakkını sezara vermeye niyetliyim. Çok geçmedi, hemen arkasından az çok tanıdığımız isimler “hop dedik İsmail Abi, ayıp ediyosun” diyerek kendilerini müdafaaya giriştiler. Sonra bi baktın ki ortalığı su kuyusu açma yarışına çevirmişler. Biraz ağır olacak galiba ama kusuruma bakmayın, yanlış yapıyorsunuz ve siz yanlış rotadaki gemideyken yönünüzün yanlış olduğunu dışarıdan küçük bir sandal fark eder. Egonuza selam ederim ve umarım kendileriyle muhatap olmadan derdimi anlatabilirim.

İsmail Abi’ye muhalefeten yazılan cevaplar şöyle bir resim çiziyor. Bu atışma anında arada kaynayan hanımlar, maalesef genç yazarlarımızın da umrunda değil. Bizlere İsmail Abi’den daha yakın yaşlardasınız ve namınızı kurtarmak adına sofranızın mezesi sizin de umrunuzda olmadı. Tamam kabul, siz de su kuyusu açtınız. Özellikle bu konuya değinmek istiyorum, su kuyusu.. mevzu önemli ve muhtevasında ince metaforları barındırıyor. Genç yaşında bazı hanımlar, erkekler.. gerek bulundukları vakıflar, dernekler vasıtasıyla bir şeylerin bilincinde ve ümmetin bir yarasına merhem olma niyetindeler. Uğraşıyorlar ve sizin yazılarınızda tek cümleye hapsettiğiniz o projeler büyük umutlar ve neticesinde büyük mutluluklar getiren mütevazi projelerdir. Ve ben o projelerde rol alan bir Allah’ın kulunu da duymadım ki su kuyusu açmanın cakasını satsın. Bu camiadakilerin aksine her mevzuyu dine dayandırıp, dini bir nassla nihayetlendirme taraftarı değilim. Tevazuu, sadece dinimizin ahlaki prensiplerinden biri değildir. Biz insanız ve bunun gereklerini de yerine getirmeliyiz. Müslüman olduğun için mütevazi olacaksan bu bir zorunluluktur ve muhtemelen tevazudan da aynı şeyi anlamayacağız demektir.  Su kuyusu açmak için farklı meşgalelerden nefsini beri tutmuş kardeşlerimiz eminim tevazusuna da ziyadesiyle vakıftırlar. su kuyusu açanları tartışmak yerine yeni yeni su kuyuları açmayı teşvik edecek, dikkatleri o noktaya yoğunlaştıracak yazılar beklerdik. Ama siz de haklısınız, biz Müslümanlar genelde boş işlerle uğraşmayı severiz ve bu huyumuz dünyaya mâl olmuştur. Çünkü zaten ortadoğuda toprağı sıksan kan çıkmayacak, zaten Doğu Türkistan’da ve Osmanlı’nın dünyanın envai yerlerinde bıraktığı Müslümanlar bizden hesap sormayacak ve muhtemelen onların da keyifleri çok yerinde ve hiçbir dertleri yoktur ki; hatta belki onlar da kendi camialarında aile içi kavgalar ediyorlardır. Şimdi rahat uyuyabiliriz…

Sosyal medyaya mâl olmuş bir hikaye vardır.

İsrail başkanlarından iki kişi kendi aralarında şöyle konuşuyorlar :

“bak şimdi şu müslümana, yarın 4 milyon Müslüman ve bir bisikletçiyi öldüreceğimizi söyleyeceğim ve o da bisikletçiyi soracak”

Yahudi adam müslümana söylüyor: “yarın 4 milyon Müslüman ve bir bisikletçiyi öldüreceğiz”

Hikayemizdeki Müslüman kahraman bizi tabiî ki de şaşırtmıyor: “neden bir bisikletçiyi öldürüyorsunuz?”

 

Ben bu tartışmaları hep buna benzetirim ve gene kusuruma bakmayın ama türk ve Müslüman olan yazarlarımız hep o bisikletçiyi yazmayı seviyor. Zaten sizleri entelektuel yapan da o bisikletçiyi yazmak değil mi? Haklısınız, ben ne anlarım. Çünkü entelektüel olmak Müslüman olmaktan daha mühim? Evet tabiî ki de saçmalıyorum fakat farkına varmanız için saçmalamam gerekiyor.

Bu yazının amacı şudur: Beyler! Bizim daha büyük dertlerimiz var ve birbirimizle uğraşma lüksüne sahip değiliz. Çok net değil mi? Formül basit ama yöntem sıkıcı.. bisikletçiyi yazmak daha eğlenceli ve daha kolaydır. Sizin de yazmanız gereken milyon tane dert var -ki olmalı da, Müslüman dediğin dertli olmalıdır, derdiyle olgunlaşmalıdır- ama kalkıp kafelerde, seminerlerde yan koltuğunuzda oturan kızları değerlendiriyorsunuz. Bizden daha fazla bilgiye ve takipçi kitlesine sahipsiniz. İnsanlar dönüp “dur bakayım bu konu hakkında falanca yazar ne demiş” diye sizleri takip ediyor. Kaleminizin zekatını bu kadar gereksiz konular üzerinden mi vereceksiniz? Ve en komiği de dönüp dolaşıp o seminerlerde gördüğünüz, tanıştığınız kızlarla evleniyorsunuz. Yanlış olduğunu düşünmüyorum bu bir eleştiri de değildir sadece bir tespittir. Tabiî ki de kendi çevrenizden, annenizin elini öpecek bu kültürün kızlarıyla evleneceksiniz. Bu kültürün yetiştirdiği ve şeklini her ne kadar eleştirseniz de her başörtü tarafını belirleyen bir semboldür, bu sembolü taşıyan hiçbir kız sizin düşmanınız olmamalı. Karşınıza bir ahlaksızlığı düşman alabilirsiniz ama o ahlaksızlığı dile getirirken “başörtülü kızlar” demeyin be kardeşim. Mütemadiyen twitter biolarınızda evlad-ı Osmanlı yazıyor, Osmanlıyı tanıyan adam asırlardır asıl düşmanının kim olduğunu bilir. Siz düşmanınızı tanımıyorsunuz ki dostunuzla el ele veresiniz..  ak parti iktidara geldi geleli başörtü Müslümanlardan çektiğini 28 şubatta darbecilerden çekmedi be kardeşim.

 

Size çok delikanlı bir şekilde eleştirdiğiniz ortamlarımızdan bahsetmek isterim. Seminerlerinize gelen katılımcıları kabataslak değerlendirmişsiniz. Direk o seminerlere katılan biri olarak konuşuyorum. Fakültem Fatih/Saraçhane’de, yıllardır bu mahalledeyim ve bizi sizden iyi tanıma hakkını takdir etmenizi diliyorum. Evet İsmail Abi genel olarak haklı. Ak Parti iktidarında muhafazaqar (bu tabiri sevmiyorum ancak hangi kesimi kast ettiğim bu tabirle anlaşılıyor) kesimin değişimine, dönüşümüne en nihayetinde rehavetine şahit olduk. Biraz Barbarosoğlu okursanız neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksınız. Bir parça da ibni Haldun’dan tavırlar nazariyesi. Biz 90 kuşağı olarak bu değişimin içinde yürümeye başladık. Bu değişim kızlara çok şans verdi. Sözgelimi teşkilatlarda dahi belirli bir hanım kontenjanının dolması zorunluydu. Açığı kapatma hakkının tanınması eleştirilme hakkını da beraberinde getirmemeli. Ve eminim 28 şubat için “keşke o zamanda genç olsaydım” diyen, lise sıralarında 28 şubat mağduru hocalarına ders anlattırmayıp yaşadıklarını anlattıran tek kişi ben değilim. Ve siz savaşın çocukları belgeselini izlerken ağlayan, hıçkırıkları çevresindekileri rahatsız etmesin diye çıkan, çıkarken erkeklerin de gözyaşlarını sildiğini gören kızlardan da bihabersinizdir. Ben ne İsmail Abi’ye o genç delikanlıları ne de diğer genç yazar tayfasına da bu genç kızları harcatma taraftarı değilim. Hayat ordan laylaylom gözüküyordur, bilemem açıkçası bilmek de istemem.  Seminerlerde kafa hesabı yapmamanız için ne yapabilirim onu bilmek isterim. Müslüman kızlar istedikleri kadar dişlerini tırnaklarına taksınlar ama bizim camianın delikanlılarına verilen şansları çok sonradan elde edebileceklerdir. Mesela bizim için üniversitede bile yut dışına çıkmak çocuk oyuncağı olmayacaktır. 10 erkeğin bozduğu bir yapbozu bir kız düzeltebilir, bunun aksi de olabilir. Bir seminerde ardı ardına farz-ı muhal erkeklerden saçma sapan sorular gelebilir ve arkadan bir kız kalkıp bir soru sorunca bütün salon “vay be aferin kıza iyi soru” diyebilir, bunun tam tersini bir erkek de yapabilir. Kapasiteler, nefisler, fıtratlar, amaçlar, hayaller ve büyüklükleri.. ve en önemlisi dertler… tüm bunları bir cinsiyete hapsetmemelisiniz. Bizim camianın yetiştirdiği gençleri dert edinmenizi tavsiye ediyorum, büyük insanların büyük dertleri olur. Bırakın, başörtüsünden saçı  gözüken kardeşimizi biz uyarırız, size kalmaz o iş. Hatta kısa süreli sevgilileri olan, kızlara hep yan gözle bakan Müslüman delikanlıları da uyaracak nice Muhammedimiz, Emrullahımız da vardır bizim. Ben varlıklarından eminim.. işte tam da bu gençler, su kuyusu açacak gençlerdir. Afrika’da bir yetimhaneye yardım etmek için giden ekibe katılmak adına anne babasının kafasını şişiren zeynebler de bu güruha girmektedir. Bizim ciğerlerimizde ne dertler dönüyor, açıkçası bilmek istediğinizden de emin olamıyorum artık.

Bir de cihad meselesi var. Bizim memlekette hayat hep uçlarda yaşanır. Birini ya seversin ya sevmezsin, onun iyi ve ya kötü hasletleri değildir mevzu. Keskin bir çizgiyle tutumunu belirlemektir.  İfrat-tefrit  noktasını iyi sosyal medya malzemesi yapmışızdır. Peki nedir “ümmeten vasaten”? bunun cihadla ne alakası mı var?  Birileri cihadı cephelere, silahların arkasına hapsetmiş biri de diploma mürekkeplerinde harcamış. Sakla samanı çocuklar aç kalmasın kamil abi! Peki soruyorum; Cehdetmek bizim  tanımlamamıza muhtaç bir kavram mıdır? Bütün genç delikanlılar her şeyi bıraksınlar, okullarını, işlerini güçlerini, ailelerini vs.. fiili bir şekilde cihada gitsinler. Ülkenin akıbetini, ekonomisini, sosyolojisini hiç hesaba katmadan böyle bir beklentiye sahip olanlar var. Bir de şöyle bir güruh var: “ya gençler yıl 2015, silahla halledilecek bir dava değil bu, bizlerin deli gibi okuyup batıya silah satacak konuma gelmemiz lazım, kalkınmamız, muasır bir medeniyet olmamız lazım” … gördüğünüz gibi gene bir kutuplaşmayla karşı karşıyayız ve malesef en iyi yaptığımız iş budur.  Cihadın ne kadar büyük bir yelpazesi olduğunu, onu bu şekilde sınırlandırmamayı, yeri geldi mi bir tağutla, batılla mücadelenin de cihad olduğunu, bir gayr-i Müslime karşı islamı müdafaa etmek için İngilizce öğrenmenin de bir cihad olduğunu, asıl mevzunun bu dinin menfaatine olan bütün iyi ve güzel şeyleri talep etmek ve bu uğurda çabalayıp cehd etmekte olduğunu nasıl anlatabilirim? Biz nargile masalarından kalkıp şehit olan gençleri de biliriz. Nargile masası ve şal metaforları bir ayrım olmaktan çıkmalı ve ideallere bakılmalıdır. Hayatını, gençliğini gözden çıkarıp cihada gidebilecek şuurdaki adamın içtiği nargile bana dert olmaz, size de olmasın.  Su kuyusu açtıracak ancak şalından saçı gözüken kızın dış görünüşü de bana dert olmaz, size de olmasın. Düzelmesi ve bu resimlerin kusursuz olması için dua etmek yerine eleştiriyoruz, doğru mudur?  Cv’lere yazmak için mi yoksa gerçekten cihad etmek için mi yabancı dil öğreniyoruz?  Sorulması gereken soru hanımlar ya da beyler ekseninde değil de islamın inanç esasları, ilkeleri ekseninde olmalı. Daha fazla ilahiyatçılık yapmayacağım.

Yazımın satır aralarında bu polemikte adı geçen yazarların değerlendirmelerini ele aldığımı fark etmenizi umuyorum.  Mesela şalından saçı gözüken kızları biz uyarırız derken umarım vermek istediğim mesaj Hasan İyibildiren’e gitmiştir. Kendisi keşke İsmail Kılıçarslan’ın yazısını okuduktan sonra “biz erkekler şal takıp gezsek daha mı mutlu oluruz” diye sormak yerine haklılık payı var mı ya da neden böyle bir yazıyı yazma gereği duymuş,  böyle bir yazının yazılması doğru mu ve bizlere ne kazandıracak yahut ne kaybettirecek  diye durup düşünseymiş. Biz bu camianın hatrı sayılır delikanlılarına hürmeten bu çıkışı tekrardan bir değerlendirmeye almanızı tavsiye ediyoruz. Ve sizleri daha büyük düşünmeye davet ediyoruz. Sizler büyük düşünün ki arkanızdan gelen kitleler sizlerin yazılarınızı okuduklarında yeni fikirlere, geniş vizyonlara sahip olabilsinler,olabilelim.

Mustafa Gözel’ e de giriş paragrafı için hassaten teşekkür etmek isterim. Mevzunun cinsiyet olmadığını aranızda fark eden tek kişi kendisi. Bu vesileyle hanımların sosyal hayata katılımlarını islama mâl edenleri de tanışmamışlarsa Nureddin Yıldız hocayla tanıştırmak isterim. Bu konuda islama ters düşmeyecek fetvaları vereceğinden eminim.  Ha bizim nefsimiz o fetvaları kaldırır mı? Allahu alem. Fakat bu noktada o fetvaların sadece kızlara yönelik olmadığını da hatırlatmak isterim.  Bu yazıyı en çok da kaleme alma sebebim “kızların kariyer hırsı neden cihad gibi anlatılıyor” başlığıydı. Her ne kadar genelleme yapmamaya çalışmış ve sadece bir kesimin böyle olduğunu hissettirecek bir cümle söylenmişse bile herkesin aklına eleştirilen o algı yerleşecektir. Ve sizler gerçekten dinine hizmet etmek asıl amacını teşkil eden kızları da yazılarınızda kaleme almış olsaydınız bu yazı sadece teşekkür yazısı olurdu.

Eyüp Abi’ye bilhassa teşekkür ederim, sanırım 40 yaşına en yakın kendisi olduğu için olgunluğu satırlarına da işlemiş.

Dediğim gibi bu bir eleştiri değil, tespit ve hüzün yazısıdır. Keşke bizim mahallenin gençlerini güzel bir silkelemek mümkün olsa. Yazıyı okur musunuz bilmiyorum, okursanız da nezaketi elden bırakmamanızı umuyorum. Vesselam…

                                                                                                                   Zeyneb Hülya Aytulum

Hakkında - Zeyneb Hülya Aytulum

Check Also

Bir Kar Duâsı

Zorluğuna rağmen, rahmettir kış. Zahmetinde huzur kılınan, rahmet mevsimdir kış… Masumiyetin, rahmet ile marifet kılındığı, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.