Son Yazılar
Anasayfa / Serbest / Türkiye’de İlahiyatçıysan…

Türkiye’de İlahiyatçıysan…

TÜRKİYE’DE İLAHİYATÇIYSAN…

Dert bir değil ki arkadaş! Biraz sohbet biraz da isyan olsun istiyorum. Gelin biraz dertleşelim…

Bizim mahallede islamı sorgulayabilecek bir tedris sunulmaz bize, dogmatik, ortaçağ kilisesi gibi, aşırı keskin, soru sormak en büyük hata. Zaten pek fırsat da verilmez size. Sanki dinine güvenmiyormuş gibi! Bunu anadolu’da doğmuş, çocukluğunu anadolu’nun katolik sünni kırlarında geçirmiş, istanbulun göbeğinde envai çeşit yer altı cemaatiyle haşır neşir olmuş, ilahiyata gelesiye kadar kendine intisab edecek bir şeyh aramış biri olarak söylüyorum.

İlahiyat.. canım, ciğerim ilahiyat… abimle tercih akşamı siyasal yazmama izin vermemesi hasebiyle yaptığımız tartışma kulağımda. Ben siyaset bilimi okumak istiyorum o ise ilahiyat okumamı istiyordu, abim kazandı. Fakülteye isteyerek gelmeyenlerin aksine 3 yıl sonra abisinin “keşke sana ilahiyat yazdırmasaydım” sözüne karşılık “iyi ki bana ilahiyat yazdırdın” diyebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Girdiğim her derste, ilmini kokladığım her hocada bu şükrüm daha da artıyor.

Bugün bu şükrün şimdiye kadarki en doruk noktasını yaşadım, daha da zirveye çıkacağım, biliyorum, bu yüzden pes etmiyorum.

Türkiye’de ilahiyatçıysanız müslüman camia tarafından “sapık görüşlü” olarak nitelendirilirsiniz. Eğer senin de derdin Rasulullah’ın yaşadığı islamı aramaksa sen de sapıksın dostum. Açıkçası artık fanusun içinden çıkmak istiyorum. Müslümanlarla birkaç rivayetin sıhhatini, efenim tarihselliğini-evrenselliğini vs. tartışmak yerine islama bir kadavra muamelesi yapan, masaya yatırıp delik deşik edebileceğini sanan, bi tarafına bi tutam sekülerizm, bi tarafına biraz liberalizm,sosyalizm, izm,izm,izm… “izm’ler idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleridir” der Cemil Meriç.

Hey millet, artık beni rahat bırakın. Sizinle Garanik Hadisesini tartışmaktan daha önemli işlerim var benim. Gerçekten var. Bunu hodbinlik olarak algılamayın, hiç değilimdir. İnançlarımı reel uzayda temsil etmeliyim. Bu reel uzay tabirini son zamanlarda fizik derslerine dönüşen sistematik kelam derslerimizde çok kullanır olduk, hatıra kalsın istedim. Mesela bugün gittiğim Sekülerleşme Panelinde kendi alanında uzman olduklarına inandığım, ancak islama dair hiçbir şey bilmemelerine rağmen aralarına bir teolog -neden ilahiyatçı demiyorsam,haspam- bulundurma cesaretini göstermemiş akademisyenlerin “İslam, kürtaja karşı değil” dediklerinde “hooop, sakin ol, ellerini yavaşça kaldır, ben ilahiyatçıyım, söz hakkımı almaya geldim” diyebilmeliyim.  Diyecektim de. Daha ilk şutta topu taca atmasaydılar tabi. “sizi esefle kınıyorum” demeseydiler mesela, ilk kınamam hayırlı olsun. Belki karşımdakilerin bana saygı duyduklarını bir nebze hissetseydim maçı bırakmazdım. Ama Yeşil Kemalizm bu yüzden olmadı mı zaten?

“eskiden laikliği sorgulardım, ama bugün İslam toplumları arasında Türkiye’nin geldiği demokratik yeri görünce demek ki işe yaramış diyorum” diyen panelist gibi konuştum dimi? Demek ki Yeşil Kemalizm bu yüzden var… saçmalama! Kemalizmi eleştirip yeşil kemalizmi savunmayacaksın değil mi? Onlarla aynı hataya düşmeyeceksin? Gene geleceğim hocam, bekle. Biraz daha büyümem lazım…

İkinci ve üçüncü çoğul şahıs, bizim mahalle, aşağı mahalle, sağ-sol, Kemalizm ve yeşil kemalizm, flulaşmış siyasal kast sistemi, dogmalar, ve.. en sevdiğime geliyorum, evereste rakip o egolar. Oysaki daha bir entelektüel olmayı bile başaramamış    –hayır yani Edward Said’den entelektüeli de mi okumamış? Yok artık!-   , yerel bir amerikan üniversitesinde okumuş, kalkmış gelmiş memlekete biz de el üstünde tutmuşuz. Biz derken, başörtü sorununu gülerek anlatan kimseyi el üstünde tutmam, kendimi tenzih ediyorum. Madem bizim mahalle, sizin mahalle diye ayrıştırmışlar, böyle kavramları kullanmayı sevmem ama maalesef hangi güruhtan bahsettiğimi bunlar çok net anlatıyorlar. “bizim mahalledekilerin sözgelimi tekfir ettiği bir ilahiyatçı onların mahallesinde yobaz bir dindar!”

Yapma dostum, bu kadar basmakalıp mı çalışıyorsunuz sizin mahallede? Biz de kendimizi paralıyoruz. Neden mi? Eleştirel düşünce ve din derslerini bir sosyologdan almak kavi iman gerektirir, Osmanlıdan cumhuriyete oradan da siyasal İslamcılığa geçilen süreçteki türk düşünürleri bir sosyologdan almak yanmamış taze bir beyin gerektirir. Hocam ben neredeyse neo-marxist olacağım beni azad edin derken yaptığınız isyanı da; siyaseti, kapitalizmi din perspektifinde anlatacak olan on yıl amerikanın kokusunu solumuş bir başka sosyoloğa yaparsınız. Bir insan neden ateist olur, agnostik olur? Agnostik demişken panelistlerden biri durup dururken kendini “ben agnostik-solcuyum” diye tanımladı. Resmi az çok çizebilmeniz için söyledim bunu da. Konuya dönecek olursak, bu yazı bitince sol ilahiyat kapsamında okumalarıma devam edeceğim sıradaki makale Tanrı’nın Kahkahaları… of aman allahım ne kadar da bağnaz, tahammülsüz bir ilahiyatçı(!)

Şimdi sonuca gelelim dostlar.

Bugün İ.Ü İlahiyat fakültesinde yetişen ortalama bir ilahiyatçı azılı bir kemaliste, laikçiye (laik demiyorum çünkü siz de dememelisiniz, mesela siz Locke’tan laik-laikçilik ayrımını okudunuz mu? Türköne, Vergin? ) gayet mutedil bir şekilde tavır takınır. Tahammül eder demek istemedim, ortada absürd bir hal olunca tahammül gerekir. LGBT’ nin İslam hukukunun karşılayacağı bir fetvası yoktur, kürtajın aynı şekilde, hatta islamda kadın-erkek eşitsizliği hat safhadadır (çünkü bu hanımefendi eşitlik ve adalet kavramlarını batı etimolojisinden sıyırıp şarka uygulamayı başaramamış bir zavallıdır) ve hatta biliyor musunuz Hıristiyanlıkta var olan aforizma müessesesi islamda yoktur da.  çünkü hayatının acaba neresinde İslam literatürüne bakmış ki tekfir müessesesini görsün! Ben bağnaz(!)  bir dindar olmama rağmen tüm bunları gayet salim dinleyebiliyorum azizim, ben dinliyorum da daha ilk sorudan bu İslam alimlerinin(!) rütbelerini kullanarak topumu taca atmaları biraz ağır geldi. Hazırlıktayken tanımak adına meclislerine girdiğim liberallerin sekülerlik paneline getirdiği isimlere bakınca hiç değişmediklerini görmek üzücü. Daha dün Hrant Dink’in arkadaşının seminerinde tanıştığım dindar bir aileden yetiştiğinden dert yanan ve bunu tüm o liberallerin arasında aşağılık bir olgu gibi anlatan Meryem nasıl da büyümüş. Aşırı özgürlük dinine mensup insanlar kalkmış Hollanda’dan eski liberal bir milletvekilini getirmiş de yanı başındaki ilahiyat fakültelerinden bir sosyolog getirmeye cesaret edememiş! Hollandalı’ya değinelim mi? Mesela ülkesinde her türlü yasağın serbest olduğu bu adamın kalkıp İslam ülkelerindeki suç oranı fazlalıklarını eleştirmesi, dahası cami yaptırmak için yeşil alanı katleden iktidarımızdan haberdar olması filan feşmekan…

Biz suçluyuz kardeşim! O Hollandalı benim ülkeme geldiği zaman gavur deyip geçmeden önce muhatap alıp konuşsak kalkıp çevreci(!)lerden Türkiye’yi dinlemeyecek. Cami yaptıracağım diyen devlet kalkıp cami çevresini inşaatlaştırmasa ve akıllara mütemadiyen “mücahid-müşahid-mütahit” sıralamasını getirmese böyle olmayacak! Ben daha kalibreli bir ilahiyatçı olmadığım takdirde topumu hep taca atacaklar. Bizim, kendi mahallelerinde yetişen pozitif bilimcilerimiz sahaya inmedikleri sürece o Anadolu araştırmasını, anadoluyu idrak edememiş amerikan kuzuları yapacak. Hâlâ Cabir’in çocuklarının diriltilme rivayetini tartışırsak bir yere varamayacağız… varamıyoruz…

 Zeyneb Hülya Aytulum

19.10.2015

Hakkında - Zeyneb Hülya Aytulum

Check Also

Bir Kar Duâsı

Zorluğuna rağmen, rahmettir kış. Zahmetinde huzur kılınan, rahmet mevsimdir kış… Masumiyetin, rahmet ile marifet kılındığı, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.